Sigara kullanmanın ne kadar zararlı olduğu artık herkes tarafından bilinen bir gerçek. Uzun yıllardır her türlü mecrada buna ilişkin uyarılar, haberler ve bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü’nün girişimiyle toplumsal bilinç oluşturmak ve sigarayı bırakmayı teşvik etmek amacıyla 9 Şubat, Dünya Sigarayı Bırakma Günü olarak kabul ediliyor.

İçeriğinde 4 binden fazla kimyasal içeren sigara, akciğer başta olmak üzere hemen her organda ciddi hastalıklara sebep oluyor. Tıpkı kalp ve damarlarda olduğu gibi…

Kalp ve damar hastalıkları hem sık görülüyor hem de ölüm sebeplerinde başı çekiyor. İşte sigara kullanımı da bu hastalıkların önemli bir nedeni… Peki sigara kullanımı kalbe nasıl zarar veriyor? Kalp krizlerindeki rolü ne? Sigarayla kalp hastalıkları arasındaki ilişkiyi Türk Kardiyoloji Derneği Koruyucu Kardiyoloji ve Ateroskleroz Çalışma Grubu Başkanı da olan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dr. Siyami Ersek Kalp ve Damar Hastalıkları Merkezi’nden Prof. Dr. Barış Güngör’le konuştuk.

Kalp kriziyle başvuran hastalarda sigara kullanıma oranı yüzde 50 civarında. Bu da çok ciddi bir risk faktörü olarak önümüze çıktığını gösteriyor.

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Güngör

Başkan Şerifoğulları Ve Dumandağ Alanda İncelemelerde Bulundu Başkan Şerifoğulları Ve Dumandağ Alanda İncelemelerde Bulundu

Kalp krizi geçirenlerin yarısı sigara kullanıyor

“Sigaranın içinde bağımlılık yapıcı özelliği çok fazla olan nikotin yanında, karbonmonoksit, katran, arsenik, hidrojen siyanür, formaldehit ve metan gibi insan sağlığına çok zararlı 3500 farklı kimyasal madde mevcut. Akciğerle alakalı kronik akciğer hastalıkları ve akciğer/gırtlak kanseri riskini ciddi derecede artırıyor, ancak kalp damar sistemi üzerine etkileri toplumda daha sık görülüyor” diye sözlerine başlayan Prof. Dr. Güngör, şöyle devam ediyor:

“Sigara dumanını çektiğimiz zaman akciğerdeki hava odacıklarından bütün bu kimyasallar kana karışarak tüm hücrelerimize ulaşıyor. Katran akciğerde birikiyor ancak kanla bütün hücrelerimize ulaşan kimyasallar sağlığımızı tehdit eden bir dizi reaksiyonu tetikliyor. Damar duvarını kaplayan “endotel” hücreleri de sigaradan etkileniyor ve atar damarlarda plak oluşumu ve damar tıkanıklığı hızlanıyor.”

Prof. Dr. Güngör, sigaranın kalp ve damarlarda verdiği tahribatı ise şöyle özetliyor:

“Damar tıkanıklığı dediğimiz ateroskleroz ve aterosklerozun üzerinde gelişen pıhtılaşma, aslında kalp krizi dediğimiz durum. Sigara, pıhtılaşma hücrelerinin (trombositler) aktivasyonunu artırıyor ve kanın kıvamını koyulaştırıyor. Atar damarlardaki plaklarda inflamasyona yol açıyor, bu da plakların yırtılması ve damar içi pıhtı oluşumuna neden olmasını kolaylaştırıyor. Bu olay kalp damarında olursa kalp krizi, beyin damarında olursa felç, bacak damarında olursa soğukluk, morarma, ülser oluşumu hatta amputasyona kadar gidebilen ciddi problemlere yol açabiliyor."

Sigara kalp krizine neden olan önemli bir risk faktörü… Nitekim Prof. Dr. Güngör, “Kalp kriziyle başvuran hastalarda sigara kullanıma oranı yüzde 50 civarında. Bu da çok ciddi bir risk faktörü olarak önümüze çıktığını gösteriyor” diyerek tespiti doğruluyor.

İnflamasyona neden oluyor

Sadece kanda pıhtılaşmaya değil, aynı zamanda inflamasyon (yangı, iltihap) yapıcı bir etkisi de bulunuyor sigaranın. Peki inflamasyon kalbe nasıl zarar veriyor? Yanıtı yine Prof. Dr. Güngör’den alıyoruz:

“İnflamasyonun fazla olması damar tıkayıcı partiküllerin duvara yapışma özelliğini artırıyor. Eğer inflamasyon fazla olursa kolesterolün vücuda verdiği zarar artıyor. Damar duvarında, endotel hücrelerinin altında, kötü kolesterolün (LDL kolesterol) birikmesi ve inflamatuvar reaksiyon vermesi neticesinde de bu plaklar yavaş yavaş oluşuyor. Yani sigara kullananlarda daha fazla olmak üzere, kalp şikayeti olmayan kişilerde dahi damar daralması olabiliyor. Seneler içinde kolesterol nasıl damarda birikiyorsa, sigara kullanımı da damarlarımızdaki bu hastalığı ilerleterek klinik bulgularla başvuran ciddi damar daralması veya tıkanmasına yol açıyor. İnflamasyonun ciddiyeti kan tahlillerinde de anlaşılabiliyor. Kanda inflamasyon değerleri yüksek olan bireylerde kalp damar hastalığı riski daha yüksek oluyor.”

Kalp damar tıkanıklığının yüzde 100 şifa bulan bir hastalık olmadığının altını çizmemiz lazım. Zaten bu yüzden hastaların kan sulandırıcılarını ve kolesterol düşürücü ilaçlarını düzenli ve devamlı kullanmasını istiyoruz. Bu hastaların sadece sigarayı bırakmaları değil, bütün sağlıklı yaşam kurallarını uygulamaları lazım

Bununla da sınırlı kalmıyor... Sigara tansiyon ve nabzı da yükseltiyor. Tansiyon yüksekliğinin başlı başına bir risk faktörü olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Güngör bunu, “Çünkü atar damarlarda vazospazm dediğimiz duruma yol açıyor. Sigara kullananların kanında karbonmonoksit dolaşıyor. Bunlar da kılcal damar büzüşmesi yaparak hastalarda, kalp hastalığı açısından kriz riskini artırıyor” diye açıklıyor.

Tıkanan damar hep sorun olarak kalıyor

Sigara kullananların kalp hastalığı durumunda hemen sigarayı bırakması şart. Ancak hastalar buna bazen uyum göstermeyebiliyor. Bir de kalp krizi, felç gibi çok ciddi hastalıklar nedeniyle ameliyat veya stent ile tedavisi olduktan sonra sigara içmeye devam edenler var. Örneğin bypass olan veya stent sayesinde damarları açılan hastalar… Oysa ki bu tamamen bir yanılgı. Prof. Dr. Güngör, konuya ilişkin, “Kalp damar tıkanıklığının yüzde 100 şifa bulan bir hastalık olmadığının altını çizmemiz lazım” diyor ve şöyle devam ediyor:

“Zaten bu yüzden hastaların kan sulandırıcılarını ve kolesterol düşürücü ilaçlarını düzenli ve devamlı kullanmasını istiyoruz. Bu hastaların sadece sigarayı bırakmaları değil, bütün sağlıklı yaşam kurallarını uygulamaları lazım. Stent takılmış olması veya bypass yapılmış olması damardaki hastalığın iyileştiği anlamına gelmiyor. Sonuç olarak, damardaki daralma veya tıkanma yapan plak aslında stent veya diğer tedavilerle sadece geçici bir çözümle tedavi ediliyor. Damardaki plağın tamamen çıkartıp damarın temizlenmesi şeklinde bir tedavi yok. İlaçlarla damarlardaki plakların stabilleşmesi yani ‘uyku moduna’ geçmesini istiyoruz. Sigaranın bağımlılık gücünün ne kadar fazla olduğunu en çok bu hastalarda görüyoruz. Hastalar bırakmak istese bile ancak yarısı başarılı olabiliyor.”

Sigarayı bırakma konusunda hem hastalara hem ailelerine büyük rol düşüyor. Prof. Dr. Güngör bu noktada, “Sigarayı bıraktım diyenlerde eğer sosyal veya profesyonel bir destek almıyorsa birinci sene sonunda tekrar başlama oranı çok yüksek” diyerek konunun önemine dikkati çekiyor.

KAYNAK: TRT Haber

Editör: Haber Merkezi