Elazığ'ın Ağın ilçesinde nohudun meşe ateşi eşliğinde yöreye has kumla kavrulmasıyla üretilen coğrafi işaretli Ağın leblebisinin üretimi sürüyor.
Yörede nohudun kum ve ateşle dansı olarak adlandırılan işlem, güneşin altında el emeği ile yapılıyor.
Ülkede sadece Elazığ'ın Ağın ilçesinde yapılan coğrafi işaretli Ağın leblebisi lezzetinden ödün vermiyor.
Her aşaması özenli ve zahmetli olan leblebinin yapımında kullanılan yöreye has nohut, kum ve meşe ateşi üzerinde lezzet üçgeni oluşuyor.
Yapımı için önce elekten geçirilen nohutlar, yabancı maddelerden ve kırık olanlardan arındırılarak leblebi yapımı için meşe külü içeren tuzlu su içerisinde haşlanıyor.
Belli bir derecede haşlanan nohutlar bu arada sacda kızdırılan, sıcaklığı 200 dereceye varan yöreye has beyaz kum içerisine dökülüyor.
Nohutlar adeta sıcak kumun içerisinde dans ederek nar gibi kavruluyor.
Kavurma işlemi bittikten sonra tekrar bir eleğe dökülen nohutlar, kabukları soyularak tüketime hazır hale getiriliyor.
Yörede nohudun ateş ve kumla dansı olarak adlandırılan işlem, büyük bir el emeği ve işlem gerektiriyor.
Eşiyle birlikte leblebi yapan 3 çocuk babası Mehmet İkinci, “Ağın leblebisi bizim Ağın ilçesine has bir leblebidir. Nohudu da Ağın'da yetişir. Aynı zaman bir geçim kaynağı olarak yapıyoruz. Ağın leblebisi coğrafi işaretli bir üründür. Kumu da ilçeye özeldir. Kumu Bademli köyünden çıkıyor. Her kumdan olmuyor. Her nohuttan Ağın Leblebisi olmuyor. Çok denendi ama bunun tadını ve lezzetini alamadık. O yüzden mecburen Ağın'a has tüylü bu nohudu üretiyoruz. 15 senedir bu işi yapıyorum. İşlerimiz de güzel. Biraz yorucu ve yıpratıcı ama bir geçim kaynağı olarak yapmak zorundayız. Çocuklarımız ve geleceğimiz için uğraşıyoruz. Bu meslek de bitmek üzere, çünkü makineye döndü. Artık kimse lezzetine veya organikliğine bakmıyor. Herkes sanayi türü ne kadar çok para kazanırım hesabı yapıyor” dedi.
Bu kültürü ve lezzeti devam ettirmek istediklerini dile getiren İkinci, “Gücümüz yettiği kadar yapmayı düşünüyoruz. İnşallah alttan gelen gençlerimiz de heveslenir. Biz sabah 6 gibi başlıyoruz. El yapımı olduğu için temmuzda başlıyor ekim sonuna kadar devam ediyor. Havalar bozunca olmuyor. Sıcakta olması gerekiyor. Çok sıcak havalarda yapılması gerekiyor. Lezzeti de ondan geliyor. 40 dereceninim altında bu leblebiyi yapmak zorunda kalıyoruz. Leblebinin kum ve ateşle dansı derler. Gerçekten de öyledir. Karıştırma esnasında dans eder gibi olur. Çok güzel bir görüntüsü de oluyor” diye konuştu.
Ağın leblebisini karı koca zevkle yaptıklarını aktaran İkinci, “Yorucu dahi olsa akşam dinlenince her şey geçiyor. Müşterilerimiz memnun olduğu zaman o yoruculukta gidiyor. Amaç illa para kazanmak değil, insanların yediği üründen zevk almalarıdır. Bizi de o memnun ediyor. İşimizden memnunuz. Şuanda kilosu 200 liraya gidiyor. İnsanlar pahalı diyor ama nasıl yapıldığını bir gelip görsünler; gerçekten 200 kiraya değiyor mu, değmiyor mu. Yedikleinde makineyle el yapımı arasındaki farkı da görürler. Pahalı dedikleri zaman bizi bazen üzüyor ama kimseye de bir şey diyemiyoruz. Herkes geçim derdinden dolayı haklıdır” şeklinde konuştu.