Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, eylül ayı olağan toplantısını gerçekleştirdi. Merkez Bankası politika faizini beklentilere paralel 5 puan artırarak yüzde 30'a çıkardı.
Aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüşün başlayacağını belirten Merkez Bankası, sadeleşme sürecinin kademeli olarak devam edeceğini açıkladı.
Deva Partisi Elazığ İl Başkanı Av. Mehmet Kangal’da faiz kararlarına ilişkin basın açıklaması yayımladı.
Başkan Kangal yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
Merkez Bankası tarafından birkaç aydır gerçekleştirilen faiz artışlarını doğru yönde atılmış adımlar olarak değerlendiriyoruz. Bu uygulama, enflasyonla mücadelenin ciddiye alındığını gösterme açısından, özellikle yabancı sermaye sahipleri nezdinde olumlu değerlendirilecek ve TL üzerinde kısmen yukarı yönlü etki yaratacaktır. Ülkemizin içinde bulunduğu yüksek enflasyonist ortamda bir süre daha yüksek faizi en azından enflasyonla mücadele etmek için gerekli görüyoruz. Ama nihai hedef düşük faiz olmalıdır. Bu faiz artışları ancak bir ekonomik programın kısa vadeli adımları olarak atılmalıdır. Bu kararların yanında geri kalan doğru politikalar uygulanmaz ise, ülkede hem yüksek faiz, hem yüksek kur, hem de yüksek enflasyon olur ki, işte o zaman bu durumun altından kalkamayız. Ancak atılan bu adımları bir başarı hikayesi gibi de göremeyiz. Zamanında tüm uyarılara rağmen akıl dışı kararlarda diretilmiş, iş işten geçtikten sonra da akıllar başa gelmiştir. Eylül 2021’de başlayan ve Haziran 2023’te seçimin ardından son bulan faiz indirimlerinin, hangi ekonomik gerekçelere dayandığı, faiz indirimleriyle tetiklenen anormal enflasyon ve döviz artışı ile neden fakirleştirildiğimiz, merkez bankası net döviz rezervlerinin neden eksi 50 milyar dolara kadar tüketildiğinin hesabını millete vermeleri gerekiyor.
Bu faiz artış kararları aslında, Türkiye Ekonomi Modeli olarak yıllardır vatandaşımıza pazarlamaya çalışılan safsatanın çöktüğünün en açık itirafıdır. Yine uzun zamandır sayın Erdoğan’dan duyduğumuz, ‘Faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ şeklinde saçma sapan bir iddianın çöktüğünün de kabul edilmesi anlamına gelmektedir. İktidarın bu inadı yüzünden milyonlar, açlık ve sefalete mahkum edildi. Milyonlarca insan işsiz kaldı. Dolar kuru patladı, dolara bağlı olarak çok yüksek bir enflasyonu Türkiye yaşamak zorunda kaldı. Bununla birlikte politika faizi düşürüldü ama piyasadaki bütün faiz oranları arttı. Faiz düşüşünün hiçbir olumlu etkisi olmadı. Yüksek enflasyon, yüksek cari açık, yüksek bütçe açığı olarak ekonomik temelleri hazırlanmadan yapılan bu faiz düşüşleri hepimize yansıdı. Türkiye büyük bir barınma krizine girdi. Konut fiyatları patladı ve ciddi bir yoksullaşma oluştu.
İktidara seslenmek istiyorum: Genel Başkanımızın seçim öncesindeki tüm uyarılarına rağmen neden kendi hırsınızla hareket edip akıl dışı ekonomi politikalarında ısrar ettiniz, neden kendi iktidarınız uğruna millete bu yoksulluğu yaşattınız. Peki dünden bugüne ne değişti de bu karardan vazgeçtiniz? Önceki düşük faiz inadının ülkeye maliyeti ne olacak? Bunun sonuçlarına katlanan milyonlara ne yanıt vereceksiniz?
Sayın Erdoğan’ın dilinden eksik etmediği nas söylemleri ile birlikte seçim öncesi sözlerini hatırlayalım ”Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez. Faizler düşecek, diyordu. Bu konuda kimse bize akıl vermesin diyordu. Bu durumda ya Sayın Erdoğan çıkacak ; ‘bu adamlar benim sözümü dinlemiyor, onun için bu faizi yükselttiler’ diyecek, ya da bu durumdayken faizin yükselmesi doğru bir işse çıkıp, bu ülkeye bu topluma özür dileyecek!
İşte yaşadığımız bu durumları, tüm bu tutarsızlıkları aziz milletimizin değerlendirmesine bırakıyorum.